Hayat en sıradan haldeyken bile hayli ağır hepimiz için. Güne halledilmesi gereken çok sorunla başlıyoruz malum. Yaşamımızı zorlaştıran o kadar çok şey var ki baş etmek kolay olmuyor çoğu zaman.
Ama özel zorluklar içinde olanlar için durum daha da zor. Ülkemizde engelli olarak yaşamak kolay değil, biliyorsunuz. Her ne yapacaklarsa, en basiti için bile büyük mücadeleler vermeleri gerekiyor. Her gün görüyor, tanık oluyoruz. Buna rağmen “herkes bir engelli adayıdır” gerçeğini hiç ama hiç akıl edemiyoruz.
Biz elbette farkında olmasak da, içinde bulunduğu duruma rağmen pes etmeyen, yaşama sıkı sıkı sarılıp, kendine alan açanlar var. Bunlardan biri kuzenim Cevdet Erdemol. Tanıyanların çok iyi bildiği özelliği bir dahi oluşu. Zaten başına ne geldiyse biraz da bundan geldi.
Prensip olarak yakınlarımdan yazılarımda söz etmem. Ancak Cevdet’in büyük mücadelesinin son yıllarına tanık olmuş biri olarak, kitabının aynı sorunla uğraşan onlarca insana umut vereceğine inanıyorum. Söz etmesem olmazdı.
Çapa Tıp Fakültesi son sınıfında, çok da başarılı bir öğrenciyken psikolojik şikayetler nedeniyle gittiği bir psikiyatri kliniğinde verilen, yan etkisi kas kasılmalarına yol açan bir ilaç nedeniyle yaklaşık otuz yılını yatakta, kasılarak geçirdi Cevdet. Koltuk değnekleri kullanarak devam ettiği okulunu bitirip doktorluk yaptı.
Hastalığına Tardif Distoni deniliyor. Kol, bacak, sırt kasları gibi büyük kaslarda istemsizce görülen şiddetli kasılma demek bu. O kadar şiddetli ki kişiyi ne doğru dürüst yürütüyor ne de rahat bir uyku uyutuyor. Günlük sıradan işleri bile yapmasını zorlaştıran bir hastalık.
İyileşme mücadelesini hiç bırakmadı Cevdet. Belki de başına bela olan o zekasına hep güvendi, onun yol göstericiliğinde büyük bir mücadeleye girişti. Tam otuz yıllık mücadelesini de kitaplaştırdı. Anlattığı yeniden yürümeyi başarmasıydı. Kitabın adının Yürümek olmasının nedeni bu. Kitabında “mutluluğun resmini yapabilir misiniz? Ben yaparım. Mutluluğun resmi artık kullanmadığım o bir çift koltuk değneğidir” diyor. Her sabah uyanıldığında yürüyen biri olmanın ne büyük bir şans olduğunu Cevdet’in kitabını okuduğunuzda daha iyi anlayacaksınız.
Hem fiziki zorluklarla hem de inanılmaz duygu karışıklıklarıyla geçirilen onca zamandan sonra sevdiği kadınla evlenip, şimdi hayatın tadını onunla çıkaran biri ne mutlu ki.
Yürüyemediği o acılı zamanlarda da şiir yazan, gitar çalıp beste yapan biri oluşu iyileşme mücadelesini sürdürmede çok işine yaradı Cevdet’in. Demek ki onun bir zamanlar yaşadığı o acıları yaşayanlar da aynısını yapabilirler. Hayattan umut kesmemek, hobiler edinmek Cevdet için zor olmamıştı. Bunun ne kadar olumlu etkileri olduğunu onda gördüm ben.
Umudu yitirmemek, çözümün peşinde koşmak, pes etmemek gerek. Hayatı dize getirebilmek mümkün. Cevdet’in kitabında bunun nasıl olduğunu okuyabilirsiniz. Bir talihsizliğin, kasıt gibi bir ihmalin yarattığı engeline yenilerini ekleyen insanlara rağmen durmadığını göreceksiniz. Olumsuz koşulları olduğu kadar bazı insan davranışlarını da yenmesi gerekti Cevdet’in. Mücadelenin neredeyse “her cephede” sürmesi demek bu. Önyargılarla savaş, savaşların en zorudur. Cevdet o savaşı da kazandı.
Kitabında yazdığı işte bu otuz yıllık acılı sürecin hikayesidir. Önce yeniden yürümeyi başaran, sonra sevdiği kadına “doludizgin” koşarak onunla evlenen bir adamın zafer hikayesi yani.
Aynı durumda olanlara “pes etmeyin, başaracaksınız” mesajı da aynı zamanda.
Cevdet, deneyimden süzülüp gelen bir öğüt veriyor benzeri mücadeleyi sürdürenlere: “Yılmak yok…Alınan her nefeste bir umut saklıdır”.
Dediği doğru.
Umudu saklandığı yerden çıkarmayı başaran o çünkü.